Atatürk’ün Hukuka Bakışı: Bir Milletin Hukukla Yeniden Doğuşu


Atatürk’ün Hukuka Bakışı: Bir Milletin Hukukla Yeniden Doğuşu
Atatürk’ün Hukuka Bakışı: Bir Milletin Hukukla Yeniden Doğuşu
🧭 Giriş: Hukukun Yol Gösterdiği Bir Lider
Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir asker ya da devlet adamı değil; aynı zamanda hukuku bir medeniyet ölçütü, bir toplumsal sözleşme aracı ve bir ulus inşasının temel taşı olarak gören bir hukuk devrimcisidir. Ona göre, çağdaşlaşma, sadece kılık kıyafetle, alfabe değişikliğiyle değil; hukukun modernleşmesiyle mümkün olabilirdi.
📚 Atatürk’ü Etkileyen Düşünürler ve Kaynaklar
Atatürk’ün hukuk anlayışı yalnızca Osmanlı tecrübesine değil, aynı zamanda Batı hukuk düşüncesine de yaslanır. İşte o düşünsel zemini oluşturan bazı isimler ve kaynaklar:
Montesquieu: Kuvvetler ayrılığı fikri, Atatürk’ün hukuk devleti inancının temelidir. Yasama, yürütme ve yargının dengesi, Cumhuriyet’in omurgasını oluşturur.
Jean-Jacques Rousseau: “Toplum sözleşmesi” düşüncesi, halkın egemenliğini esas alan Cumhuriyet rejimine ilham vermiştir.
Ziya Gökalp: Atatürk'ün düşünsel çerçevesinde yerli sosyoloji önemliydi. Gökalp, Türk toplumunun medenileşme ile kimliğini koruma arasındaki dengeyi vurgulamıştı.
Fransız Medeni Kanunu (Code Civil): Cumhuriyet döneminde kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nun temel kaynağıdır. Bu tercih, laik ve birey merkezli bir toplum yapısına geçişin göstergesidir.
⚖️ Atatürk ve Hukuk Devrimleri
1. Saltanatın Kaldırılması (1922)
Saltanat, yalnızca bir hükümet biçimi değil, aynı zamanda mutlakiyetçi bir hukuk düzeni idi. Atatürk, bu yapıyı kaldırarak hukuku kişilere değil, kurallara dayandırdı.
2. Cumhuriyetin İlanı (1923)
Egemenliğin kaynağını saraydan alıp millete veren bu adım, hukuki egemenliğin demokratikleşmesinin temelidir.
3. Halifeliğin Kaldırılması (1924)
Bu adım, hem siyasal hem hukuksal bir devrimdir. Devletin laikleşme sürecinin en kritik adımıdır. Din temelli hukuk sisteminden seküler bir sisteme geçişin önünü açmıştır.
4. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924)
Eğitim birliği yasasıyla, hukuk öğreniminin de modernleşmesi sağlandı. Medrese hukukundan, pozitif hukuka dayalı modern hukuk fakültelerine geçildi.
5. Medeni Kanun’un Kabulü (1926)
Kadın-erkek eşitliğini, aile yapısında bireysel hakları temel alan Türk Medeni Kanunu, Atatürk’ün en büyük hukuk devrimlerinden biridir. Bu yasa, İsviçre Medeni Kanunu’ndan uyarlanmış, dini kurallar yerine laik esaslar getirilmiştir.
6. Ceza ve Ticaret Kanunları
Türk Ceza Kanunu (1926): İtalya'dan esinlenilerek hazırlandı. Birey haklarını koruyan, işkenceyi yasaklayan modern bir düzenlemedir.
Ticaret Kanunu (1926): Alman ve İsviçre hukuk sistemlerinden yararlanılarak, ekonomik yaşamın hukuki temellere oturtulmasını sağladı.
👩⚖️ Kadın Hakları ve Hukukta Devrim
Atatürk, “Bir toplum, erkek ve kadından oluşur. Kadını dışlarsanız, toplumun yarısını felç edersiniz,” diyerek hukuk yoluyla kadınların kamusal hayata katılımını sağladı.
1930’da belediye seçimlerinde seçme hakkı,
1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı,
Medeni Kanun ile boşanma, miras ve velayet haklarında eşitlik sağlandı.
🛡️ Hukuk Devleti ve Laiklik
Atatürk, hukuk devleti ilkesini sadece anayasaya yazdırmakla kalmamış, aynı zamanda laik hukuk sistemiyle pratiğe dökmüştür. Dinî hükümlerin hukuki sistemdeki yerini kaldırarak, bireyin özgürlüğünü, din ve vicdan hürriyetini güvence altına almıştır.
🌍 Atatürk ve Evrensel Hukuk Değeri
Atatürk’ün vizyonu, Türkiye’yi sadece kendi içinde değil, uluslararası hukuk düzeninde de saygın bir yer edinmeye yöneliktir:
Milletler Cemiyeti’ne üyelik (1932),
Lozan Antlaşması ile uluslararası hukuk zemininde eşit devlet statüsü,
Barışçı dış politika ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışı…
📌 Sonuç: Hukukla Yükselen Bir Cumhuriyet
Atatürk, bir devleti yeniden kurarken, bu inşayı hukukun temelleri üzerine yapmıştır. O, adaletin bir lüks değil, her bireyin temel hakkı olduğuna inanmış, “Adalet mülkün temelidir” sözünü ilke edinmiştir.
Bugün Türkiye’de yürürlükte olan pek çok temel yasa, Atatürk’ün başlattığı bu köklü dönüşümün ürünüdür. Hukuk, onun gözünde bir devletin süsü değil, varlık şartıdır.
Yorumlar (0)